27 Mayıs 2013 Pazartesi

Kütüphaneden Kitaplar

Geçen hafta kütüphaneye gittiğimde elimdekileri teslim edecektim ama yeni kitap almayacaktım. 
Yatarken sigarayı bırakıp uyanınca başlayanlar gibi, o kapıdan içeri girince hemen unutuyorum sözümü. Elimi kolumu dolduruyorum. 
İlk başta benim kütüphaneciyim göremedim. Yarım saat sonra ben kitaplarımı seçmeye dalmışken geldi. Pazara gitmiş meğer. Pazartesileri burda sosyete pazarı var. 
O sırada bir kadın geldi, şimdi adını hatırlamadığım bir kitap sordu. Kütüphaneci kadına döndü soğuk bir sesle: 'Bizde çok satanlar bulunmaz. Bir buçuk sene sonra ancak gelir.' dedi. Kadın da başka kitap bakmadan dönüp gitti. 

Ben seçtğim üç kitabı aldım: 
Bukalemunlar İçin Müzik - Truman Capote 
İkaz - James Patterson 
Toza Sor - John Fante 

Hepsi de çok güzeldi. 

Toza Sor aynen Charles Bukowski'nin de yazdığı gibi öyle sarıp sarmalıyorki elinden bırakmadan bitip gidiyor. Sonra da keşke daha yavaş okusaydım diye düşünüyorsun. 


Derken bir gün bir kitap çektim, açtım ve kalakaldım.Birkaç paragraf okudum. Sonra çöplükte altın bulmuş biri gibi kitabı masaya götürdüm.Cümleler sayfada yuvarlanıyordu, kayıyorlardı. Her cümlenin kendine özgü bir enerjisi vardı.Cümlelerin özü sayfaya bir biçim veriyordu: sayfaya oyulmuşlardı sanki.Duygusallıktan korkmayan birini bulmuştum sonunda.Mizah ve acı olağanüstü bir kolaylıkla iç içe geçmişti.O kitabın ilk sayfaları benim için çılgın ve büyük bir mucizeydi.Evet, Fante beni çok etkiledi. C.Bukowski 

Kısacık cümleler. Tertemiz bir anlatım. Etkilenmemek mümkün değil. Kütüphaneye teslim ettikten sonra kendim için bir tane sipariş edeceğim. Şimdi elime alıp kurcaladım, tekrar okumak istedim. Bakın, hak vereceksiniz: 


Kalmaya karar verdim. Bir aylık kirayı peşin ödemiştim ve üst kattaki odayı denemek istiyordum. O gece orada uyudum ama ertesi sabah evden nefret ettim. Camilla ile ev düşün bir parçaşıydı, oysa onsuz sadece bir ev. 

26 Mayıs 2013 Pazar

Marilyn

Marilyn: Anımsadın mı, birisi Marilyn nasıldı, gerçekte nasıl biriydi diye sorsa, nasıl yanıtlayacağını sormuştum sana: Evet, ne derdin onlara? Eminim onlara aptalın biriydi dersin. Kafasız bir sarışın..
Truman Capote: Elbette. Ama ayrıca derdim ki...
...
Truman Capote: Derdim ki...
Marilyn: Seni duyamıyorum.
Truman Capote: Çok güzel bir çocuk olduğunu söylerdim.
[Bukalemunlar İçin Müzik'ten]

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Bir Döngü

Bülbülü Öldürmek'i okumak. --->
Okuduğun en muhteşem kitaplardan olduğunu farketmek. ---> Harper Lee'yi merak edip biyografisini okumak.    --->
Kitaptaki karakterlerden Dill'in gerçek hayatta yakın dostu ve  çocukluk arkadaşı Truman Capote olduğunu öğrenmek. --->
Truman Capote'yi merak etmek.--->
Onun biyografisine göz atmak. --->
'Capote' filmini izlemek. --->
Filmden sonra 'Soğukkanlılıkla' kitabını okumak istemek. --->
Onu bulana kadar kütüphaneden alınan 'Bukalemunlar İçin Müzik' ile idare etmek.
Daha okunacak ve izlenecek ne kadar çok şey var diye  sevinmek!


image: Truman Capote by Francisco Javier Olea

23 Mayıs 2013 Perşembe

En Sevilen Polisiyeler

Bizim halk kütüphanesinin polisiyeci görevlisi açtı bu konuyu sayılır. 
O bana favorilerini söyledi, ben de sizinkileri merak ettim. 
Mini bir katalog çıktı ortaya. Şöyle güzel bir polisiye okuyasım geldi derseniz bu yazıyı açın, seçin beğenin alın. Okunmuş, önerilen kitaplar listesi nihayetinde. Not defterleriniz hazır mı?

Ölüm Oyunu - Agatha Christie
Polisiye ilgisi olup da Agatha Christie okumamış olan kalmış mıdır? Hatta polisiye sevmese de Agatha Christie ayrı bir sevgisi olan bir blogger tanıyorum. Bayılarak dolaşacağınızı düşündüğüm bloğu da var. Daha bismillah demeden sizi başka sayfaya yönlendirmeyeceğim. Yeni geldiniz, hemen olmaz.  Yazının sonuna kadar sabredin. Bu ismi açıklayacağım.


Ölüm Oyunu Türkçe'ye 1966 da çevrilmiş, ben okumadım. Bir Poirot macerası; Hercule tatile diye niyet edip Kaçakçılar Adasına gider her zaman olduğu gibi iş peşini bırakmaz, gizemli bir cinayet karşısına çıkıverir. Kurban ünlü bir aktrist Arlene Stuart'dır ve denizde boğularak öldürülmüştür. Şüpheliler arasında ailesi bile var.. Ölüm Oyunu'nun bir de filmi varmış 1982 yapımı, ben izleme listeme aldım bile. 




Unutulan Adam - Robert Crais Sabahın dördünde hâlâ uyanık olan Cole'ün telefonu çalar. Arayan NYPD'den bir polis memurudur. Söylediğine göre şehrin arka sokaklarından birinde vurularak öldürülen bir adam son nefesinde Elvis Cole'ün babası olduğunu söylemiştir. 

Gerçek babasını hiçbir zaman tanımamış olan Cole her ne kadar öldürülen adamın babası olduğuna inanmadığını iddia etse de olaya kayıtsız kalamayacak ve çok geçmeden kendini kökleri çok çok derinlere uzanan bir cinayet soruşturmasının içinde bulacaktır. 
idefix'te: 9,75
Okuoku'da: 10,95
Kabalcı'da: 11,25 TL
Kitapyurdunda: 10,50


Unutulan Sesler - Robert Crais 

1993 yılında Marie Gesto adında bir kız ortadan kaybolur ve onu bulma görevi Dedektif Harry Bosch'a verilir. Ama yapılan tüm araştırmalar sonuçsuz kalır. 

Aradan on üç yıl geçmiş, Bosch Kapanmamış Dosyalar Birimi'nde görevlendirilmiştir. Günün birinde bölge savcısının ofisinden aldığı bir davet Bosch'u çok şaşırtır. İki korkunç cinayetten tutuklanmış bir katil, Marie Gesto cinayeti dahil işlediği diğer cinayetleri de itiraf ettiği takdirde ölüm cezası verilmemesi için pazarlığa girişmiştir.

Bosch bir anda, on üç yıldır aradığı ve ölesiye nefret ettiği adamla yüz yüze gelir. Soruşturma sırasında, 1993 yılında bir ipucunu kaçırmamış olsa Marie Gesto cinayetini takip eden diğer dokuz cinayeti önleyebileceği gerçeği bir tokat gibi yüzüne iner...




16:50 Treni - Agatha Christie
Sıradan bir günde, her şeyin olması gerektiği gibi olduğu bir anda inanılmaz bir olay yaşanır. 
Yan yana gelen iki trende ancak korku filmlerinde rastlanacak türden bir cinayet vakası yaşanmaktadır.
Bu kitabı okuyan Gizem'in daha önce yazdığı yazısını buradan okuyabilirsiniz. Ben de Agatha Christie'yi çok severim, okuduğum kitabı henüz bir elin parmağını geçmese 16:50 trenini de keyifle okuyacağıma ve yine katili tahmin edemeyeceğime şimdiden eminim. 


Şeytan Zehiri - Robin Cook 
Hastanede geçen bir polisiyeymiş, ama Nadir Kitap hariç pek bir yerde rastlayamadım. Güzel kitapların neden baskısı durur anlamıyorum. 

Kedi ve Fare - James Patterson 
James Patterson'ı ben ilk kez rahmetli Mehmet Ali Birand'ın bir röportajında duydum. Çok severmiş, her gece yatmadan önce birkaç sayfa mutlaka okurmuş ingilizcesinden. Daha o zamandan çok merak etmiştim. Alex Cross serileri pek meşhurmuş. Ben de ilk Patterson okumamı bu hafta yapacağım. Kedi ve Fare değil ama olsun.. 
Gary Soneji adlı bir katil, Alex Cross'un Washington'daki evinin bodrumunda sabırla beklemektedir. Alex Cross'u ve ailesini öldürmeye gelmiştir. Bu, son yılların bir solukta okunan kitabının sadece başlangıcı. İnsanın kanını donduran iki katil. Bir tanesi, Alex Cross Amerika'nın doğu kıyısında faaliyet göstermekte, diğeriyse Avrupa'da ve Cross'un yegane saygıdeğer rakipleri olduğuna inanmaktadırlar. Ortada dolaşan cevapsız bir soru vardır: Alex Cross ölmek üzere mi?

On Küçük Zenci - Agatha Christie 
Agatha Christiler için de benim de favorim On Küçük Zenci'dir. Gerçek bir şok yaşamıştım sonunda. 

Her birinin gizledikleri ve korktukları sırları olan on kişi, Zenci Adası’ndaki ıssız bir malikaneye davet edilirler. Ancak malikaneye giden grubu bir sürpriz beklemektedir, ev sahibi ortalarda yoktur.

Lilian Jackson Brown - Kedili Seri 
Leylak Dalı'nın önerilerinde harika keşifler çıkacağını tahmin ediyordum. Şimdiye kadar önerisiyle alıp okuduğum her kitaba bayıldım. Yine daha önce hiç duymadığım bir isim bu ama perşembenin gelişim çarşambadan bellidir mi derler? Kitapların ismi ve kapakları bile yetiyor. Benim not defterime eklendiler bile.. Çenesini Tutamayan Kedi
Kanepe Atıştıran Kedi



Hop Çiki Ya Ya Polisiyeleri 

Yine ilk kez Leylak Dalından duyduğum bir seri. Ben hala okuyamadım ama Judy bayıla bayıla okudu bitirdi. Ben de çok eğlenerek okudum onun kitap muhabbetlerini. Sizi de buraya gönderiyorum, kıymetimi bilin ayol artık. 


Bu serinin son kitabını okudum, şıp diye bitiverdi. Çok eğlenceli ve kesinlikle farklı bir tarz.

Diğerlerini de okumayı çok istiyorum.



Nemesis - Jo Nesbo

Her yerde bağımlılık yaptığına dair uyarılar var dikkat!

Oslo'da bir banka soygunu sırasında banka görevlisi öldürülünce, Dedektif Harry Hole soruşturmaya dahil olur. Harry, hiçbir iz bırakmayan soyguncunun peşindeyken, eski kız arkadaşı Anna'nın yemek davetini kabul eder. Akşam yemeğinin ertesinde kendi evinde uyandığında, son 12 saatte neler olduğunu anımsayamadığını fark eder. Anna ertesi gün ölü bulunur, çok geçmeden o geceden haberdar olan biri Harry'yi tehdit etmeye başlar. Harry Hole hem kendini temize çıkarmak, hem de devam eden banka soygunlarını durdurmak zorundadır.
Buz Prenses - Camilla Lackberg
Bunu Judy okuduğundan beri okumayı istiyorum. Hala fırsat olmadı!
Yazar Erica Falck anne babasının ani ölümünden sonra, çocukluğunun geçtiği Fjällbacka kasabasına döner. Beklenmedik bir rastlantı sonucu, yıllardır görmediği çocukluk arkadaşı Alex'in cansız bedenini bulur. Güzeller güzeli Alex buz gibi evinde, küvette yatmaktadır, bilekleri de kesiktir. 
Erica, Alex'in ailesinin isteğiyle onun hakkında bir anı yazısı hazırlamaya girişir. Erica'nın yıllar boyunca uzak kaldığı dostu hakkındaki merakı giderek takıntıya dönüşürken, kasabanın dedektifi Patrik Hedström de davayla ilgili şüphelerinin izini sürmektedir. Yolları kesişen Erica ile Patrik karşı konulmaz biçimde birbirlerine doğru çekilirken, bir yandan da küçük kasabanın büyük sırrını çözmeye doğru adım adım ilerlerler.
Bir Tuhaf Turta Davası - Alan Bradley 
Yeni takıntımız Domingo Yayınevinden çıktı. Sadece ismiyle bile çok ilgi çekti bence. Benim kitaplığımda var, henüz okumadım. Yazarı çok yaşlı ve tek kitabı var diye biliyorum. Tek kitabı olan yazarlar insanı neden bir tane daha yazmadın, bizi kendinen mahrum ettin diye ağlatabiliyor insanı. Mesela Bülbülü Öldürmek, mesela Çavdar Tarlasında çocuklar. Kıyaslamıyorum da tek kitap diyince aklıma geldi sadece..
İlk Hançer Ödülü sahibi Alan Bradley bu muzip ve zekice yazılmış ilk romanında son zamanların en benzersiz ve hoş dişi kahramanlarından birini yaratıyor: zehre yönelik özel bir tutkuya sahip on bir yaşındaki kimyager adayı Flavie de Luce. Zaman, 1950 yazı. Flavia'nın yaşadığı köhne İngiliz malikanesi Buckshaw'da bir dizi izah edilemez olay gerçekleşmiştir. Kapı eşiğinde ölü bir kuş bulunmuştur, hem de gagası tuhaf şekilde bir posta puluna saplanmış halde. Saatler sonra Flavia salatalıkların arasında yatmakta olan bir adam bulur ve onun son nefesini verişine tanık olur. Bu olay karşısında hem dehşete düşen hem de büyük bir heyecan yaşayan Flavia için Buckshaw'a cinayetin gelişiyle birlikte hayat gerçek anlamda başlar adeta.
Günah Kadar Suçlu - Tami Hoag 
Tami Hoag'la beni kütüphanecimiz tanıştırdı. Ben sevdim, önerebilirim. 
Soğukkanlı bir cani dehşete kapılmış bir Minnesota kasabasıyla oyun oynamakta. Toplumun saygıdeğer bir üyesi, ünlü ve bilgili bir üniversite profesörü korkunç bir suç işlemekten tutuklu olarak yargılanıyor.
Ancak ikinci çocuk da ortadan kaybolunca korku içindeki halk ayaklanıyor: Polis yanlış adamı mı yakaladı? Karabasan devam mı ediyor?.. Yoksa daha yeni mi başlıyor?
Savcı Ellen North mahkemeye çıkaracağı adamın suçlu olduğuna inanıyor. (Suçluyu, "Gece Günahları"nda, hırslı kadın polis Megan ile Şef Mitch birlikte yakalamışlardı.) Ve gölgede bir suç ortağının olduğuna da.
Ellen, kariyerinin belki de en önemli davasına hazırlanırken, kendini kötülükle yoğrulmuş kafaların, karanlık bir yaşam-ölüm oyununun ortasında ve günah kadar suçlu bir beynin karşısında buluyor.
Lawrence Block - Matthew Scudder Serileri 
Yine duymadığım bir seri. Polisiye konusundaki cahilliğimi ortaya çıkardı bu yazı benim. 
Ama canım şöyle iyi bir polisiye okumak isterse küçük bir kataloğum oldu. 
diye uzayıp giden bir liste var.. 

Son 18 Saniye - George D. Shuman 

Bilimsel Bir Gerçek:
İnsan beyninin ön korteksi kısa süreli anıları depolar. Bu anılar yalnızca insanın o an içinde düşündüklerini kapsar ve uzunlukları yaklaşık on sekiz saniye kadardır.

Polis araştırmaları danışmanı Sherry Moore görme engelli ve çarpıcı derecede güzel bir kadın. Ama asıl olağanüstü özelliği, ölen kişilere dokunarak hayattayken geçirdikleri son on sekiz saniyeyi görmesi.

Sherry beş yaşındayken bir kent hastanesinin önündeki basamaklarda, ölümün eşiğine gelmiş halde bulunur. Başına aldığı darbeler görmesini ve o günden öncesini anımsamasını engelleyecek kadar kalıcı hasar bırakmıştır. Yıllar geçer ve Sherry olağanüstü bir yeteneğe sahip olduğunu anlayınca, bu özelliğini insanlara yardım etmek ve sadece onun müdahalesiyle çözülebilecek gizemler konusunda danışmanlık yapmak için kullanmayı öğrenir.

Seri katil Earl Sykes işlediği korkunç cinayetlerden ötürü yakayı hiç ele vermemiştir. Ama ölümle sonuçlanan bir trafik kazasına karışması hapsi boylamasına neden olmuştur. Ve şimdi, aradan neredeyse otuz yıl geçtikten sonra New Jersey'in Wildwood adlı küçük turizm yerleşimine geri dönmüş, iskele bölgesinde avlanmaya, genç kızları iğrenç oyunlarında kullanmak üzere kaçırmaya koyulmuştur.

Kendisi de eski bir yasa yaptırım görevlisi olan yazar George Shuman, gerilim dolu öyküsünü aktarırken gerçekçi bir tarz benimseyerek, otantik soruşturma ayrıntıları vererek okuru heyecanın uçlarına itiyor.

Son Sürat - George D. Shuman 

Bilimsel Bir Gerçek:

İnsan beyninin ön korteksi kısa süreli anıları depolar. Bu anılar yalnızca insanın o an içinde düşündüklerini kapsar ve uzunlukları yaklaşık on sekiz saniyedir.

Çarpıcı güzelliğe sahip gözleri görmeyen bir kadın.
Herkesin görebildiklerini göremiyor.
Kimsenin göremediklerini görebiliyor.

30'a yakın dile çevrilen, uluslararası çok satan kitapların yazarı George D. Shuman ile Son 18 Saniye ve Son Nefes'ten sonra Son Sürat.

Vahşice işlenmiş bir cinayeti çözmek için Jamaika'ya giden dedektif Sherry Moore, beklediğinden fazlasıyla karşılaşır. Bu sefer karşısında bir vudu rahibi vardır, üstelik o da en az Moore kadar doğaüstü yeteneklere sahiptir.

Bu seferki macera hepsinden daha zorlu geçecek! Ortadan bir anda kaybolan kadınların, modern çağda köle olarak satılan genç kızların arasında Moore bu sefer her zamankinden daha çok şeyi görmek zorunda.

Henning Mankell kitapları 

la_capitana yorumunda özellikle bir kitap belirtmemiş, listeden seçin beğenin keyfinize göre :)

Hastane ve tıp konulu kitapları sevenler için de Patricia Cornwell 

Son olarak zims'den gelen isim Sydney Sheldon oldu, ilgi çekici gözüküyor beni meraklandırdı epeyce. 

Yazının sonuna kadar sabrettiğiniz için Agatha Christie sevenlere bir değil iki blog önereceğim, torpil yaptım. Biblio ve Thalassapolis 




8 Mayıs 2013 Çarşamba

Polisiye severlere bir sorum var

Baharın geleceği yok, beklemekten vazgeçtim.
Ben seni sisli, puslu, soğuk da seviyorum Zonguldak. (yalana bak) 
Arada iki gün güneş gördüm, şöyle bir canlandım aylardır kapısına uğramadığım Halk Kütüphanemize gittim. Bahsetmiştim daha önce çok değişik bulduğum bir görevli çalışıyor. İlk gördüğümde hah dedim tam bir suratsız kütüphaneci klişesi. Ama kitaplar hakkında konuşmaya başladığınız da bambaşka biri oluyor. Polisiye çok sevdiği için mutlaka önerilerinden faydalanıyorum. Elinin altında birkaç öneri oluyor mutlaka hemen birini veriveriyor.
Psikanalist ve Aklından Bir Sayı Tut favorileriymiş. Bir de James Patterson hayranı, bulamadığı bir iki tane kitap kalmış onların peşine düşmüş. Ben Aklından Bir Sayı Tut'u kapağından dolayı Empati, Olasılıksız tarzı sanıp hiç bakmamıştım bile. Kitap kapağı meselesi önemli, keşke daha özenli yapılsa ülkemizde de.
Son gidişimde bana Tami Hoag verdi, 'Ölümden Daha Derin' 1985 yılında geçen bir polisiyeydi. FBI'ın son teknoloji nimetlerinden faydalanamadığı bir hikaye okumayalı çok olmuş. Su gibi aktı gitti, hemen okudum. Üç küçük çocuğun okul çıkışında bir ceset bulmalarıyla başlayan seri katil hikayesiydi. Bu olayla Dennis, Wendy ve Tommy'nin ve ailelerinin hayatları kaçınılmaz olarak değişiyor.
Beni rahatsız eden bir nokta oldu, okuyan varsa belki hatırlar. Dennis diğer çocuklara göre daha problemli, ailede şiddet gören bir çocuk, çok disiplinli bir babası ve alkolik bir annesi var. Dennis de arkadaşlarına karşı acımasız, hırçın ve saldırgan. Sık sık Dennis'in ileride seri katil olacağının şüphe götürmez olmasına, yaşadıklarından çok etkilendiği için bir daha asla düzelemeyeceğine değinilmiş. Böyle kesin bir hüküm verilmesini yadırgadım, Tami hanım gelecek kitaplarının seri katil kahramanını yaratıyor galiba. (Okumadığım için bilmiyorum Dennis Farman'lı bir serisi var mı acaba Hoag'ın)
Yazmıyorum yazmıyorum yazınca da lafı uzatasım geliyor. Okumuyorsunuz sonra.
Polisiye severler klavye başına siz de yazın bana favorilerinizi.
Lafı bağlarken bir 'mim' yaratmış oldum.
Bir sonraki yazıda polisiye severlerin 'best of' larını küçük tanıtımlarla yayınlayayım. Eğlenelim biraz, çok suskun kaldık.

[görsel]