11 Ocak 2013 Cuma

Çizgili Pijamalı Çocuk

Bu yılın ikinci kitabını da dün okudum.
Dokuz yaşında Bruno'nun babası bir Nazi subayı. Babasının Hitler tarafından burada  göreve getirilmesi çok sevdiği evinden ve arkadaşlarından ayrılıp Auschwitz'e taşınmalarına neden olur.
Bu işe babası dışında pek sevinen yoktur.
Bruno çok yalnızlık çeker, etrafında olan bitene bir türlü anlam veremez. Odasının penceresinden evlerinin hemen yanıbaşındaki yahudi kampını görebilmektedir. Kendisi bu kadar yalnızken orada yüzlerce çocuğun mutlu bir hayat sürdüğünü düşünür. Ve  nihayet bir gün kamp sakinlerinden kendisiyle yaşıt biriyle tanışıp arkadaş olur.

Korkunç bir savaşın iki tarafında melekler gibi masum iki çocuk: Bruno ve Shumel'in sıra dışı arkadaşlık öyküsü içinimi parça parça etti.
2008 yapımı bir de filmi var ama izlemeye cesaret edebilir miyim bilmiyorum..


Engereğin Gözündeki Kamaşma


Gün kavuşurken köye bir adam geldi ve peygamber olduğunu söyledi. Köylüler adama inanmadılar ve "İspat et!" dediler.
Adam karşısındaki eski suru gösterdi ve "Eğer bu duvar konuşur ve benim peygamber olduğumu söylerse inanır mısınız?"
Köylüler, "Elhak, inanırız!" dediler.
Adam duvara döndü ve elini uzatarak, "Konuş ya duvar!" buyurdu.
Bunun üzerin duvar dile geldi ve şöyle dedi:
"Bu adam peygamber değildir. Sizi kandırıyor. Peygamber değildir." 



Melek bilgisiyle, hayvan da bilgisizliğiyle kurtuldu. İnsanoğlu bu ikisi arasında keşmekeşte kaldı.
Yaratıklar üç kısma ayrılır: Sırf akıl olan ve şehvetten arınmış melekler, sade şehvet olan hayvanlar ve hem akıl hem şehvetten oluşmuş insanoğlu…
İnsanın yarısı akıl yarısı şehvet, yarısı melek yarısı hayvandır. Yarısı yılan yarısı da balıktır. Balık olan kısmı onu suya doğru çeker, yılan olan yanı ise toprağa doğru sürükler.