22 Kasım 2015 Pazar

Aile Hayatı

Vivian Maier


"En önemlisi Tanrı'ya yakarmaktı. Annem ve ben her sabah sunağın dibinde dua ediyorduk. Sunak artık benim için bir nevi mikrofon olmuştu; onun önünde söylediklerimiz doğrudan Tanrıya ulaşıyordu. Dualarım bitince halının üzerine parmağımla bir om, bir Haç, bir de Davut yıldızı çiziyordum. Bunların en altına da ters üçgen içersinde bir S yapıyordum. Bu, süpermenin işaretiydi. Faydası dokunabilecek herkese ve her şeye övgü sunmak işe yarayabilir diye düşünüyordum. " 

                                                                 ------

Sabahları dua ediyor, geceleri uyumam gerekirken uyuyamadığım saatlerde ise Tanrı ile konuşuyordum. Yağmurlu bir akşamdı; oda sokaktan gelen ışıkla beyaza bürünmüştü. Annem yakınımda bir yerde uzanıyordu, nefesinin ıslık çaldığını duyabiliyordum. Ben köpük şiltemin üzerindeydim. Tanrı'ya sodum; acaba insanların yalnızca bir şeye ihtiyaçları olduğunda ona  dua etmesi canını sıkıyor muydu? "Ayak parmağını sadece incittiğin zaman hatırlarsın," dedi
"Yine de gerçekten ibadet etmek için ibadet etmek daha iyidir."
"İnsanın doğası böyle dert etmiyorum." Tanrı, Clark Kent'e benziyordu...
...
"Ağaca dokunduğum için kızgın değilsin değil mi?"
"Hayır, esnek biriyimdir."..
...
"Sana saygı duyuyorum. Ağaca dokunmam, büyüklerime saygı sunmamın bir yolu sadece."
Tanrı güldü : "Formalitelere pek takılmam."
...
"Önce parmağı  tut, sonra bileği kavrarsın."...
"Endişe etme. Önündeki hayatı hayal etmek pek mümkün değildir."
Tanrının bu son sözleri beni mutlu etti.  

                                                       ------

Aile Hayatı otobiyografik bir roman, ben severim otobiyografi ya da biyografi ayırt etmeden bağrıma basarım, otobiyografilerden daha bir hoşlanırım. Hindistan'dan Amerika'ya büyük umutlarla gelen fakir bir ailenin yeni hayatlarında yaşadıklarını anlatıyor. Aynı zamanda bir yazarın doğuş hikayesini de aynı görüyoruz. Akhil Sharma'nın eşsiz alıntılarını şuraya not edip kaçıyorum.




10 Kasım 2015 Salı

Tüyap 2015

Yıllar sonra, bütün üşengeçliğime rağmen azmettim kalkıp taaa Tüyap Kitap Fuarına gittim. Çok az kitap almak niyetiyle gittim. İzdihama varan kalabalığın da 'yardımıyla' kararımı uygulayabildim.
Kesin olarak bir kitabını satın almak istediğim aklımdaki tek yazar Kurt Vonnegut'tu.  Can Yayınları ya dda April'a mutlaka uğrayacaktım yani.  2015 bitmeden Vonnegut'la tanışmak istiyorum.
Bunun en önemli nedeni bir mektubunda yazdığı şu satırlar:
Practice any art, music, singing, dancing, acting, drawing, painting, sculpting, poetry, fiction, essays, reportage, no matter how well or badly, not to get money and fame, but to experience becoming, to find out what's inside you, to make your soul grow.
Kendisinin ilham verici efsane bir yazar olduğuyla ilgili yazılara çok rastlıyorum, merakım giderek artıyordu. Kitap almaya direniyorum ama kitap kurtları bilirler Compulsive Book Buying Disorder'dan muzdaripiz.

4 çizgi roman, 5 roman ve 1 çocuk kitabıyla günü noktaladım. Zaten bir saatten fazla içeride kalmakta zorlandım, başım döndü kalabalıktan fenalık geldi. Can Yayınlarının standına yaklaşmak mümkün değildi, bedava mı dağıtıyorlardı açıkçası merak ettim.

Can Yayınlarına yanaşamayınca Kurt Vonnegut için April Yayıncılığa doğru insan seline daldık. Mezbaha 5 ve yanında başka yazarların birkaç kitabını aldım.

Dalga bunlardan biri. Todd Strasser'in gerçek bir olaya dayanarak yazmış. Okuması kolay: bir tarih öğretmeninin, Almanların neden Hitler'e, soykırıma karşı çıkmadığını ve engel olmadığını sorusuyla karşılaşması ve  tatmin edici bir cevap bulamayınca,  öğrencileri üzerinde son derecek tehlikeli psikolojik bir deney yapmaya kalkışmasını konu alıyor. 1967'deki bu sansasyonel olayla yer yerinden oynamış, haliyle dizilere, filmlere ve kitaplara konu olmuş.

"Laurie, bu tür tarikatlara katılan insanları incelediğin zaman, hemen her zaman kendilerinden ve hayatlarından memnun olmayan insanlar olduklarını görüyoruz. Tarikatı bir değişme yolu, yeni baştan başlama fırsatı, filleden yeniden doğma olanağı olarak görürler. Roberttaki değişikliği başka nasıl açıklayabilirsin?"
"Peki ama, bunun neresi yanlış anne?"
"Sorun, bunun gerçek olmaması Laurie. Robert sadece Dalga'nın sınırları içinde kaldığı sürece güvende. Peki, ayrıldığı zaman ne olacak sanıyorsun? Dış dünya Dalga'yı bilmiyor ve umursamıyor. Eğer Robert Dalga'dan önce okulda faaliyette bulunamıyorsai okulun dışında, Dalga'nın olmadığı yerlerde de faaliyette bulunamayacak." 


Eğer insanların kaderinde yönlendirilmek varsa diye düşündü Ben, şunu öğrenmelerini sağlamak gerekiyordu: Onlara iyice sorgulamayı, kaderini hiçbir zaman körü körüne birinin eline bırakmamyı öğretecekti. Diğer türlü...

Kurt Vonnegut'un kitabından bahsedecek gibi başlayıp bambaşka bir şey yazdım ama henüz okumadığım için böyle oldu. Dalga fotoğrafında tombul çıkmış ama aslında 154 sayfacık, üstelik koca koca puntolarla yazılmış.  Göz korkutmasın bir kaç saatte okunuyor.





6 Eylül 2015 Pazar

Dinle Küçük Adam

Küçük Adam, sen bu dibi görünmeyen yozlaşmışlığınla, bu sade ve dümdüz adama, normalliğin prototipi (homo normalis) olan kendinle kıyas ederek "anormal" dersin. Elindeki derme çatma cetvellerle onu ölçmeye kalkarsın ve senin normallik kıstaslarını karşılamadığı sonucuna varırsın. Göremiyorsun Küçük Adam, sana karşı sevgi dolu ve yardımına koşmaya her an hazır bu adamı toplumun dışına iten sensin. İster handa, ister sarayda olsun, yaşadığı hayatı çekilmez kılan sensin. Onlarca yıllık dayanılmaz acılardan sonra onu şu haline getiren kim? 

1 Ağustos 2015 Cumartesi

Genç Werther'in Acıları

Bazı kimseler, hayatın bir rüyadan başka bir şey olmadığını sanmışlar.
Bu duygu benim de peşimi bırakmıyor. İnsanın yaratıcı ve araştırıcı kudretinin dar bir çerçeve içine sıkıştırıldığını anlıyorum. Şu zavallı varlığımızı devam ettirmekten başka hedefi olmayan ihtiyaçlarımızı gidermekle uğraşıyoruz, başka şey yaptığımız yok. İçimizin rahat ettiği zamanlardaki sukunet, tevekküle sığınmaktan ileri geliyor. Böylelikle zindanlarının duvarlarına güzel resimler, iç açıcı manzarakar çizen hapislere benziyoruz. Bunları düşündükçe aklım duruyor Wilhelm. Kendi içime dönüyorum ve orada bir alem buluyorum. 




Ben bir deli olmasaydım, dünyanın en rahat, en mesut adamı olurdum.

29 Haziran 2015 Pazartesi

21 kitap



Sevgili Euphoric Blog severler, 
Yine tatlı bi' mini liste talebi ile burdayım. Ben bustle.com'da gördüm, fikir güzel ama içeriği benlik değil.. 
Bittiği için çok üzüldüğünüz, deli - divane olduğunuz, öpe koklaya okuduğunuz, bitti diye arkasından ağladığınız, niye hızlı okudum  diye dizlerinizi dövdüğünüz 21 güzel kitap ismi bekliyorum sizden. 
İnşallah beni ve bu sessiz blogu unutmamışsınızdır, buraları tekrar bi şenlendiririz. 
Benim listem, iyi bakın & bi' yerlere not edin. 
1.) Zorba - KAZANCAKIS (bu yıl demeyim belki tüm zamanlarımın favorisi olabilir. Fethetti beni. Defalarca okurum) 

2) Bülbülü Öldürmek 

3) Kitap Hırsızı - Zusak (asla Martı yayını çevirisi değil) 

4) Gece Yarısının Peşinde 

5) Yüzyıllık Yalnızlık

6) Şekerportakalı 
 
7) Uzun Bacaklı Baba - Jean Webster 

8) Persepolis - Satrapi 

9) Çalıkuşu - Reşat Nuri

10) Jane Eyre - C. Bronte 

11) Soğukkanlılıkla - Capote 

12) Anna Karanina - Lev Tolstoy

13) Rüzgar Gibi Geçti 

14) Ruhlar Evi - Allende

15) Acı Çikolata 

16) Uçurtmam Bulur Şimdi - Sevim Ak 

17) İnce Memed - Yaşar Kemal 

18) Küçük Kara Balık - Behrengi 

19) Çavdar Tarlasında Çocuklar - Salinger 

 20) Sırça Fanus - Plath 

21) Yeşil Peri Gecesi - Ayfer Tunç 

** 21 iddialı bir rakammış. Siz olduğu kadar yazın ben mutlu olurum. Sıralamam rastgele tabi ki.. 

Orijinal link: 
http://www.bustle.com/articles/84450-21-books-you-wish-would-never-end-so-you-could-read-them-forever


6 Haziran 2015 Cumartesi

Çizgi Romanlar


Aslında aradığım çizgi roman Roz Chast'ın 'Cant We Talk About Something More Pleasant'ıydı. İdefix, D&r, kitapyurdu cirit atarken onu bulamadım ama Alison Bechdel'e rastlamış oldum.

İki kitabı seri gibi düşünürsek, Cenaze Evi / Şenlik Evi için ilk kitap diyebiliriz, elimde kitbı görenler ismini ilginç buldu. Cenaze Evi otobiyografik bir çizgi roman. Alison Bechdel çocukken ailesi  bir cenaze evi işletiyor. 'Funeral Home' için iki erkek kardeşiyle  aralarında 'Fun home' kısaltmasını kullanıyorlar, orijinal isim Fun Home yani. Türkçeye çevirisi oldukça güzel bence.

Arka Kapak:

Alison Bechdel'in büyük bir başarı yakaladığı bu kitap, bir ailenin karanlık ama komik öyküsünü Bechdel'in sevimli gotik çizimleri eşliğinde anlatıyor. Alison'ın babası, tarihi yapıları koruma uzmanı, ailenin Viktorya döneminden kalma evinin restorasyonu konusunda takıntılı bir onarımcı, aile cenaze evinin üçüncü kuşak işletmecisi, lisede edebiyat öğretmeni, soğuk ve mesafeli bir baba ve sonradan anlaşılacağı üzere, erkek öğrencileri ve çocuklarının bakıcısıyla ilişkisi olan, kendini gizlemiş bir eşcinsel. Yer yer yürek burkan, yer yer müthiş komik bu anlatıda, bir kızın babasına duyduğu karmaşık özleme tanıklık ediyoruz. Alison ve kardeşlerinin deyişiyle bu "şenlik evinde," tabutların tozunu almak gibi görevlerin dışında, baba ve kızın ilişkisi, en yakın ve özel ifadesini paylaştıkları kitaplar aracılığıyla buluyor. Alison ergenliğinin son döneminde kendi eşcinselliğini ilan ettiğinde, öykünün düğümü bir kefarete doğru hızla ve çarpıcı bir biçimde çözülüyor.

Müthiş komik bulmasam da severek okudum, daha detaylı yazmak istediğim için bu postu da erteleyip hiç bir zaman tamamlayamayacaktım.
Böyle böyle terkediyorum burayı..O yüzden azıcık da olsa yazabildiğim kadarıyla yetineceğim.
Sevgiler








19 Nisan 2015 Pazar

Baba Evi


On yedi yaşındaydım ve hayatımın bu tarzından çok memnundum.  Memleket, futbol, Cin Memet ve ötekiler silinmişti. Ortalık yeni yeni ağarmaya başlarken Niyazi'yle birlikte evden çıkardık. O saatte Beyrut'un yeşil tramvayları bile seyrek işlerdi. Yalnız, işçiler, o, dünyanın her tarafında, herkesten az uyuyan, kadınlı erkekli, çocuklu kalabalık, onlar kümeler halinde ve yollarda olurlardı. Aralarına katılırdık... Tıpkı onlar gibi ceketlerimiz omuzlarımızda, onların bastıkları parkelere basmak gururu içinde, iş güç sahibi insanlardık. 

Orhan Kemal 
Baba Evi 

11 Ocak 2015 Pazar

Meet Francie

Then she said: There's no denying it Francie, you're a rare character!

 Patrick McCabe - Butcher Boy


Zamanın efendisi Francie'nin dokunaklı öyküsü. Francieyle tanışın..



Başka okurlardan Francie: Kitapça Yaşamak, Votka Limon, Adadeniz 

9 Ocak 2015 Cuma

2015 Reading Challenge

Goodreads 'de 2015 challenge'ım belli. Bu yıl 35 kitap.
Geçen yıl 45 ti, alnımın akıyla tamamladım. Bu yıl hedefim daha küçük.

Kitaplık kedisinin şöyle bir listesi var. Ben biraz modifiye edip katılacağım.
ilgilenenlerin dikkatine :)

listemi bitirince detaylarını buraya da yazarım.
henüz bitmedi de.

3 Ocak 2015 Cumartesi

2015



1. Kaygınızın kaynağını bulun. Kendinizi neden güvende hissetmediğinizi, neden bu ortamdan başka çareniz olmadığına inandığınızı araştırın. Kaygılı bir ebeveyn, bir travma ya da büyürken yalnız hissetmiş olmanız bu sebeplerden bazıları olabilir.

2. Risk almaya küçük şeylerden başlayın. Kendinizi cesaretlendirin; tadına bakmaya çekineceğiniz bir şey yiyin, giymeye çekineceğiniz bir giysiyi satın almasanız bile mağazaya gidip deneyin. Göreceksiniz, cesaret bağımlılık yapar.

3. Yeni bir hobi edinin.

4. Sosyal çevrenizi genişletin: ne kadar çok insan tanırsanız beyniniz de sizi o derece ödüllendirecektir.

5. Sosyal sorumluluk projelerinde görev alın, vaktinizin bir kısmını gönüllü işlere ayırın.

6. Bedeninize yatırım yapın: düzenli spor ve kontroller depresyonu ve enerjisizliği önlemede etkilidir.

7. En önemlisi: başkalarının kaygılarını satın almayın: başkalarını anlayabilmek ve onlara destek olabilmek için onlarla aynı duygu içinde olmanıza gerek yok. Üzgün olan arkadaşınıza kendiniz mutlu olsanız da yardımcı olabilirsiniz. Unutmayın, herkes sadece kendi duygularından sorumludur.


Bu yazı twitter'da takip ettiğim Deniz Erdem'in Terapi Defteri isimli web sitesinden alınmıştır. 
Çok beğendiğim için bu maddeleri paylaşmak istedim, ben de hep gözümün önünde olsunlar istiyorum. 

İçinizden geçen güzel şeylere kavuşacağınız bir yıl dilerim.